Bildirimleri Aç En Son İçeriklerden İlk Sen Haberdar Ol

Konakçı Covid-19

 Merhaba ben Mert,


Ceyhun Özdemirin yazdığı bir blogu sizinle paylaşmak istedim iyi okumalar:



Benim inancıma göre her hastalık misafirdir. Vücudumun bir konak olduğunu düşünürüm. Virüsü de vücudumuza giren bir misafir olarak algılarım. Tabi mesele misafiri çağırmak değil ancak bazı negatif algıları yıkmak lazım. Size doğal olarak bu görüş farklı gelebilir ancak benim manevi dünyamı şekillendiren insanlardan ben böyle öğrendim. İyi ki de öğrenmişim çünkü bugün geldiğimiz durumdan size farklı bir pencereden bakmanızı göstereceğim.


Ben bu dönemi hayretle izleyip kendimi sorguluyorum. Kendime sorduğum soruları sizlerle de paylaşmak istiyorum. Felaket tellalı değilim sadece beraber akıl yürütelim. Diyelim ki bu virüs öyle bir noktaya geldi ki önce piyasalar çöktü, sonra şirketler, sonra devletler derken hayatta kalanların tarım toplumuna geçtiğini varsayalım. Öyle bir nokta ki, yiyeceğimizi topraktan çıkarmaktan başka seçeneğimiz kalmamış. Yani son nokta. İşte o noktada yaşadığımı hayal edip kendime şunları sordum.

Bunca sene okudum. Çocukluk yıllarımı okullarda geçirdim. Bunca bilgi edindim, formül ezberledim vs. Peki okulda bana ezberletilenler sayesinde hayatta kalabilir miyim? Hayır. Okul bana toprağı öğretmedi.

Teknolojiye oldukça meraklıyım. Biraz yazılım bilirim. Bilgisayarı ve telefonu iyi kullanırım. Şimdi ise elektrik bile yok. Ne teknolojisi. Ne önemi kaldı? Hiç…

Sosyal medya sayesinde çok güzel resimlerimi paylaştım. Blog sitem ile yazılar yazdım. Beğeniler aldım, takipçi arttırdım. İnsanlar beni alkışladı, övdü vs. Peki bugün o takipçilerim beni doyuracak mı? Alkışların bir faydası var mı? Cevap acı bir gülümseme :)

Hafta içi 40 saat çalışarak para biriktirdim. Elimde para var. Peki para ile ne alabilirim? Üretim durmuş. Her şey durmuş. Para dediğin şey, bir kağıt parçası olmuş.

Virüsten önce siyasete çok kafa yorduk. Devletlere, coğrafyalara, ırklara, liderlere vs. vs. vs. Artık devlet kalmamış, sınır bile kalmamış…

Daha onlarca soru.

Sadece 3 temel ihtiyacım var. Barınma, yiyecek ve güvenlik. Hepsi bu.

Şimdi günümüze dönelim. Kocaman bir balon yaratmışız arkadaşlar. Kendimizi çok bilgili sanıyoruz. Karmakarışık matematik formülleri çözüyoruz, atom bombası yapıyoruz ancak nasıl toprak ile doyacağımızı bilmiyoruz, nasıl toprak ile ev yapacağımızı bilmiyoruz, nasıl toprak ile giyineceğimizi bilmiyoruz. Topraktan uzaklaştık. Bu eğitim sistemi bize doğada yalnız yaşabilmeyi öğretmedi. İnanın ki doğada bir kedi bile insandan daha kolay yaşabilir. O son noktadan sonra insan kibrinin ne kadar absürt olduğunu görebiliyor musunuz?Akademik ünvanı olan profesörlerimizi düşünün. Hani her yere gittiğinde kendini “Ben Prof. Dr. ” olarak tanıtanları hatırlayın. Makam sahibi olanları düşünün. Yanından geçerken “Sayın Müdürüm” dediklerinizi. Milyoner olanları düşünün. Yüzlerce evi olan, arabası olanları. O gün geldiğinde hepsi kocaman bir balon olacak. O son noktada hepsi patlayacak. İşte en çok panik yaratanlar bu kesim. Çünkü ünvanlarının ve parasının kaybolmasından korkuyor. Güce tapanlar korkuyor. Ancak Afrikalı aç bir çocukta bu virüsün korkusunu göremezsiniz. Onun kaybedecek bir şeyi yok. O zaten son noktada yaşıyor.

Düşünmeliyiz arkadaşlar, düşünmeliyiz. Bu virüs bir mesaj veriyor tüm insanlığa. Bir öğretmen. Bence öğretmeden de gitmeyecek. Elimizdeki telefonlara, diktiğimiz gökdelenlere aldanmayalım. 1 günde çökecek kadar aciz varlıklarız işte. Veee en çok aşağıdaki soruları soruyorum bu dönemde.

Peki hakikat ne?
Değişmeyen şey ne?
Her şey elimden alınsa bile beni ben yapan şey ne?

Bana kalırsa her şey gittiğinde elimizde kalan şey; ahlak ve inanç. Farklı cevabınız varsa yorum yazarsanız seve seve üzerinde düşünürüm.

Bence panik yapmak yerine kendi içimizi karantinaya alıp kendi gerçek yüzümüzle yüzleşmeliyiz.

Şimdilik benden bu kadar başka bloglarda görüşmek üzere

Hoşça Kalın..

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar